İki Yılın Ardından Yeni Bir Başlangıç: Sosyal Hizmetler’de 4 Yıla Adım Atmak
Herkese merhaba,
Bugün size içimi dökerek, belki de pek çoğunuzun duygu ve düşüncelerine dokunacak bir hikaye paylaşmak istiyorum. Belki benzer bir yolu kat etmiş, aynı soruları kendinize sormuş ya da hala bu süreci planlıyorsunuzdur. Çünkü hayat, bir adım sonra karşımıza neler çıkaracağını hiç bilemeyeceğimiz bir yolculuk…
Bir zamanlar ben de 2 yıllık bir sosyal hizmetler öğrencisiydim. Hedefim, insanlara yardım etmek, toplumsal sorunları çözmeye katkı sağlamak ve en önemlisi, kalbimdeki bu tutkuyu bir kariyere dönüştürmekti. Ama bir gün, okulu bitirmem yaklaşıyor ve içimde kocaman bir soru işareti doğuyordu: “4 yıllık bir bölüme geçmeli miyim? Ya da bu 2 yılın sonunda hayatımda büyük bir eksiklik mi hissedeceğim?”
İşte o noktada, karakterleri ve bakış açıları farklı iki insan devreye girdi: Arkadaşım Burak ve annem. Burak, çözüm odaklı bir düşünme tarzına sahipti. Hedefe nasıl ulaşılacağına dair net bir stratejiye sahipti, annem ise her zaman içsel bir empatiyle beni sarar, ne hissettiğimi anlamaya çalışarak bana destek oluyordu. Bu iki bakış açısının beni nasıl yönlendirdiğini ve sonunda nasıl bir karar aldığımı anlatmak istiyorum. Belki siz de kendinizi bu iki farklı yaklaşımdan birine daha yakın hissedersiniz…
---
Burak’ın Stratejik Yaklaşımı: “Ne Yapmak İstediğine Karar Ver ve Adımını At”
Burak, hedef belirleme konusunda oldukça net bir insandı. Onunla bir akşam çayı içmek için buluştuğumda, sorumu sormadan önce hiç tereddüt etmeden şöyle dedi:
“Yani senin gibi birinin bu kadar kısa sürede karar vermemesi garip. Sosyal hizmetler 2 yıllık eğitimi, demek istediğin gibi bir başlangıç ama asıl olan ne istediğini netleştirmen. 4 yıllık okula geçiş, senin için kariyerinin temellerini atmak demek. Sosyal hizmetin hangi alanında derinleşmek istediğini, ne tür projelerde çalışmak istediğini düşünmelisin. Eğer bu iki yıl içinde ne yapacağını hala bilmiyorsan, o zaman en azından bu kararı verme zamanı.”
Bu konuşma, zihnimi bir anda aydınlattı. Burak’ın sözleri bana net bir şey ifade etti: Sosyal hizmetler alanında kendimi daha çok geliştirebilmem için 4 yıllık bir eğitim almanın gerekli olduğu apaçık ortadaydı. Yani bir hedefim vardı, bu hedefe ulaşmak için ise adım atmalıydım. Hedefim, insanlara daha derinlemesine yardım etmek, onlara ne kadar faydalı olabileceğimi görmekti.
---
Annemin Empatik Yaklaşımı: “Ne Hissediyorsun, Hangi Yolda Mutlusun?”
Annem ise tam tersine, her zaman duygusal ve ilişkisel bir bakış açısıyla yaklaşırdı. “Burak seni yönlendirebilir,” demişti, “ama içindeki sesi dinlemelisin. 2 yıl sonra nasıl hissedeceğini, kendini 4 yıl sonra nasıl göreceğini, şu an düşündüğünden çok daha fazla anlayacaksın. Kendi iç sesini dinle ve sonra adımını at. Hedefin önemli ama o hedefe ulaşırken mutlu olman da çok daha önemli.”
Annemin söyledikleri beni derinden etkiledi. Çünkü, hedefime ulaşırken mutlu olup olmayacağımı da düşünmeliydim. İki yılın sonunda, içsel huzurumla ne yapmam gerektiğini net bir şekilde hissedebileceğimi fark ettim. Sosyal hizmetlere olan ilgim hep vardı, ama bu işi yaparken ruhsal anlamda kendimi doğru yolda hissedip hissetmeyeceğimi ancak zamanla öğrenecektim. Eğer kariyerimi sadece bir zorunluluk gibi yapacak olsam, o zaman bu yolculuk ne kadar anlamlı olurdu?
---
Karar Verme Anı: Strateji ve Empatiyi Birleştirmek
Sonunda kararımı vermek zorunda kaldım. Burak’ın hedef odaklı yaklaşımından aldığım ilhamla, 4 yıllık bir bölüme geçmeyi kafama koymuştum. Ancak annemin sözleri de kafamda yankılanıyordu. Yani evet, bir stratejiye ihtiyacım vardı, ama bu stratejiyi uygularken kendimi mutlu hissetmem gerekiyordu. Gelecekteki adımlarımda hem stratejik bir düşünce tarzına hem de empatik bir yaklaşımı birleştirmenin doğru olacağına karar verdim.
4 yıllık sosyal hizmetler bölümüne geçişim, bana sadece teorik bilgiler katmadı, aynı zamanda insanları daha derinlemesine anlamamı sağladı. Her ders, her proje, her uygulama… Hepsi benim ruhumu besledi, kalbimi açtı. Burak’ın stratejik yaklaşımı hedeflerime ulaşmamı sağlarken, annemin empatik yaklaşımı ise bu sürecin bana ne kadar anlam kattığını hissettirdi.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz?
Sizin için bu iki farklı yaklaşımın nasıl bir anlamı var? Hangi bakış açısını daha yakın hissediyorsunuz? Belki siz de benzer bir noktada duruyorsunuz ve bir karar vermek zorundasınız. Hedefe ulaşmak için mi adım atmalısınız, yoksa duygusal olarak doğru yolda olup olmadığınızı mı hissetmelisiniz?
Söz sizin, forumdaşlar! Kendinizi nasıl bir yolculuğun içinde buluyorsunuz? Yorumlarınızı paylaşarak bu konuda daha derin bir sohbet başlatabiliriz.
Herkese merhaba,
Bugün size içimi dökerek, belki de pek çoğunuzun duygu ve düşüncelerine dokunacak bir hikaye paylaşmak istiyorum. Belki benzer bir yolu kat etmiş, aynı soruları kendinize sormuş ya da hala bu süreci planlıyorsunuzdur. Çünkü hayat, bir adım sonra karşımıza neler çıkaracağını hiç bilemeyeceğimiz bir yolculuk…
Bir zamanlar ben de 2 yıllık bir sosyal hizmetler öğrencisiydim. Hedefim, insanlara yardım etmek, toplumsal sorunları çözmeye katkı sağlamak ve en önemlisi, kalbimdeki bu tutkuyu bir kariyere dönüştürmekti. Ama bir gün, okulu bitirmem yaklaşıyor ve içimde kocaman bir soru işareti doğuyordu: “4 yıllık bir bölüme geçmeli miyim? Ya da bu 2 yılın sonunda hayatımda büyük bir eksiklik mi hissedeceğim?”
İşte o noktada, karakterleri ve bakış açıları farklı iki insan devreye girdi: Arkadaşım Burak ve annem. Burak, çözüm odaklı bir düşünme tarzına sahipti. Hedefe nasıl ulaşılacağına dair net bir stratejiye sahipti, annem ise her zaman içsel bir empatiyle beni sarar, ne hissettiğimi anlamaya çalışarak bana destek oluyordu. Bu iki bakış açısının beni nasıl yönlendirdiğini ve sonunda nasıl bir karar aldığımı anlatmak istiyorum. Belki siz de kendinizi bu iki farklı yaklaşımdan birine daha yakın hissedersiniz…
---
Burak’ın Stratejik Yaklaşımı: “Ne Yapmak İstediğine Karar Ver ve Adımını At”
Burak, hedef belirleme konusunda oldukça net bir insandı. Onunla bir akşam çayı içmek için buluştuğumda, sorumu sormadan önce hiç tereddüt etmeden şöyle dedi:
“Yani senin gibi birinin bu kadar kısa sürede karar vermemesi garip. Sosyal hizmetler 2 yıllık eğitimi, demek istediğin gibi bir başlangıç ama asıl olan ne istediğini netleştirmen. 4 yıllık okula geçiş, senin için kariyerinin temellerini atmak demek. Sosyal hizmetin hangi alanında derinleşmek istediğini, ne tür projelerde çalışmak istediğini düşünmelisin. Eğer bu iki yıl içinde ne yapacağını hala bilmiyorsan, o zaman en azından bu kararı verme zamanı.”
Bu konuşma, zihnimi bir anda aydınlattı. Burak’ın sözleri bana net bir şey ifade etti: Sosyal hizmetler alanında kendimi daha çok geliştirebilmem için 4 yıllık bir eğitim almanın gerekli olduğu apaçık ortadaydı. Yani bir hedefim vardı, bu hedefe ulaşmak için ise adım atmalıydım. Hedefim, insanlara daha derinlemesine yardım etmek, onlara ne kadar faydalı olabileceğimi görmekti.
---
Annemin Empatik Yaklaşımı: “Ne Hissediyorsun, Hangi Yolda Mutlusun?”
Annem ise tam tersine, her zaman duygusal ve ilişkisel bir bakış açısıyla yaklaşırdı. “Burak seni yönlendirebilir,” demişti, “ama içindeki sesi dinlemelisin. 2 yıl sonra nasıl hissedeceğini, kendini 4 yıl sonra nasıl göreceğini, şu an düşündüğünden çok daha fazla anlayacaksın. Kendi iç sesini dinle ve sonra adımını at. Hedefin önemli ama o hedefe ulaşırken mutlu olman da çok daha önemli.”
Annemin söyledikleri beni derinden etkiledi. Çünkü, hedefime ulaşırken mutlu olup olmayacağımı da düşünmeliydim. İki yılın sonunda, içsel huzurumla ne yapmam gerektiğini net bir şekilde hissedebileceğimi fark ettim. Sosyal hizmetlere olan ilgim hep vardı, ama bu işi yaparken ruhsal anlamda kendimi doğru yolda hissedip hissetmeyeceğimi ancak zamanla öğrenecektim. Eğer kariyerimi sadece bir zorunluluk gibi yapacak olsam, o zaman bu yolculuk ne kadar anlamlı olurdu?
---
Karar Verme Anı: Strateji ve Empatiyi Birleştirmek
Sonunda kararımı vermek zorunda kaldım. Burak’ın hedef odaklı yaklaşımından aldığım ilhamla, 4 yıllık bir bölüme geçmeyi kafama koymuştum. Ancak annemin sözleri de kafamda yankılanıyordu. Yani evet, bir stratejiye ihtiyacım vardı, ama bu stratejiyi uygularken kendimi mutlu hissetmem gerekiyordu. Gelecekteki adımlarımda hem stratejik bir düşünce tarzına hem de empatik bir yaklaşımı birleştirmenin doğru olacağına karar verdim.
4 yıllık sosyal hizmetler bölümüne geçişim, bana sadece teorik bilgiler katmadı, aynı zamanda insanları daha derinlemesine anlamamı sağladı. Her ders, her proje, her uygulama… Hepsi benim ruhumu besledi, kalbimi açtı. Burak’ın stratejik yaklaşımı hedeflerime ulaşmamı sağlarken, annemin empatik yaklaşımı ise bu sürecin bana ne kadar anlam kattığını hissettirdi.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz?
Sizin için bu iki farklı yaklaşımın nasıl bir anlamı var? Hangi bakış açısını daha yakın hissediyorsunuz? Belki siz de benzer bir noktada duruyorsunuz ve bir karar vermek zorundasınız. Hedefe ulaşmak için mi adım atmalısınız, yoksa duygusal olarak doğru yolda olup olmadığınızı mı hissetmelisiniz?
Söz sizin, forumdaşlar! Kendinizi nasıl bir yolculuğun içinde buluyorsunuz? Yorumlarınızı paylaşarak bu konuda daha derin bir sohbet başlatabiliriz.