Riesa ve Hamburg: AfD gösterilerle kesinlikle yıkılamaz

Nil

New member
Her büyük AfD etkinliğine gösteriler ve öfke eşlik ediyor. Bu, partiye kendisini sol görüş diktatörlüğünün iddia edilen kurbanı olarak sunmak için ideal bir şablon sunuyor. Eğer gerçekten AfD'yi zayıflatmak istiyorsanız farklı bir yaklaşım izlemelisiniz.


AfD kutuplaşıyor; onun stratejisi bu. Kışkırtıyor, bölüyor ve özellikle kamusal tartışmaya yakıt sağlıyor. Bu provokasyonlara verilen yanıt neredeyse her zaman aynı modeli izliyor: gösteriler ve ahlaki öfke. Ama bundan kim yararlanıyor? Yanıt çok düşündürücü: Sonuçta bu durum öncelikle AfD'nin yararına oluyor.

Tartışmalar ve gerçeklerle partinin büyüsünü bozmak yerine, kapsamlı suçlamalar ve protesto eylemleri çoğu zaman partinin mağdur rolünü güçlendiriyor ve asıl tartışmadan uzaklaştırıyor. Riesa'daki olaylar protestoların nasıl başarısız olabileceğinin bir örneğiydi.


Oturma eylemleri ve özgürlüklere yönelik kısıtlamalar manşetlere yansıdı. Antifa bilinçli olarak gerilimi tırmandırmaya çalıştı. Özellikle bir polis memurunun yüzüne yumruk attığı sol görüşlü milletvekili Nam Duy Nguyen üzerinde duruldu. Daha bir gün önce Nguyen, parti konferansının engellenmesi çağrısında bulunmuştu; bu, temel demokratik haklara doğrudan bir saldırıydı.

Sahada hiçbir yasal dayanağı olmayan bir rol olan “parlamenter gözlemci” rolünü üstlendi. Bu tutarsızlık protestonun inandırıcılığına zarar verdi ve AfD'ye kendisini sol görüş diktatörlüğünün iddia edilen kurbanı olarak göstermesi için ideal bir şablon sağladı.


Hamburg'daki protestolar barışçıl geçti ancak AfD buradaki durumdan da yararlanmayı başardı. Alice Weidel, Hamburg Belediye Binası'nın balo salonunda sahne alırken binlerce kişi dışarıda gösteri yaptı. Belediye Başkanı Peter Tschentscher (SPD) daha önce onu “davetsiz misafir” olarak tanımlamıştı; bu akılsızca yorum AfD'nin kendisini bir kez daha kurban olarak göstermesine yardımcı oldu.


Weidel kendini ustaca sundu. Üzerinde kalpli bir kazak ve gülümsemeyle kendisini insan odaklı bir politikacı olarak tanıttı. Sonuç: Weidel'in içeriğini sorgulamak yerine yalnızca protestonun biçimiyle ilgiliydi. AfD'yi toptan itibarsızlaştırma stratejisinin boşuna olduğu giderek daha açık hale geliyor.


Sadece Nazilerin partisi olduğu yönündeki suçlamalar artık seçmenlerini caydırmıyor. Anketler şunu gösteriyor: Almanların yaklaşık yüzde 22'si şu anda AfD'ye oy verecek. Hamburg'daki gibi protestolar ya da Riesa'daki gibi tırmanışlar partinin zayıflıklarını göstermiyor, aksine partiye kendisini dışlanmışların sesi olarak sunabileceği bir sahne sunuyor.

Akıllıca kullanıldığında protesto güçlü bir araç olabilir. Ancak AfD'yi gerçekten zayıflatmak istiyorsanız farklı bir yaklaşım izlemelisiniz. Onları ahlaki olarak mahkum etmek ya da sembolik siyasetle dışlamak yeterli değil. Avrupa karşıtı politikalarıyla, milliyetçilikleriyle, Putin'e yakınlıklarıyla ve içi boş toplumsal vaatleriyle açık ve esaslı bir yüzleşmeye ihtiyaç var. Geriye kalan her şey yalnızca tek bir tarafın yararına oluyor: AfD.